Popüler Film ve Sanat Filmi
kavramlarını Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema
Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr.Serdar Öztürk’e sorduk.
SİNEMA-JENERİK: Sanat filmi nedir?
Popüler film nedir?
SERDAR ÖZTÜRK:Bence sinema filmlerini üç kategoriye
ayırmak mümkündür: kitsch (kiç) film, düşünce filmi ve hibrit film. Kitch film kitle endüstrisinin ürettiği ve
toplumun sıradan ve genel duygularına seslenen filmdir. Bilindik kalıpları
dener, aynısını tekrar eder. Yaratıcı ve düşünümsel öğelere hemen hiç yer
verilmez. Kamera hareketleri, öykü, sinematografik öğeler belirli sırayı izler.
Beklentileri afallatan ve bizi sıkan unsurlara pek yer verilmez. Bu tür
filmlerle katarsise ulaşırız. Katarsis (catharsis) Aristo tarafından ilk defa
kullanılan bir sözcüktür. Gerçek yaşamın gerçek koşullarında çözemediğimiz
sorunları filmlerle çözdüğümüzde hazlar altında eririz. Bu, geçici hazdır.
Genellikle mutlu sonla biter. Filmin içerisinde hareket çok hızlıdır, örneğin
aksiyon filmleri. Ya da iki kişi tanışır, aşık olur, sonra aralarında gerilim
başlar ve sonunda nihayet genellikle bir araya gelirler. Sinema filmi
içerisinde aşkı, bilindik çerçevenin dışında anlatan yeniliklere, deneyimlere
girişilmez. Hollywood filmlerinde kitsch anlayış yaygındır. Bu anlayış dünya
sinemasını da etkilemiştir.
Niçin popüler film demiyorum? Çünkü popüler kavramı içerisinde az çok
yenilikler az çok direniş unsuru vardır. Tamamen ticaretin konusu haline gelmemiştir.
Popüler kavramını şu örnekle açıklayabilirim. Örneğin karnınız aç ve yoğurt
yapmak istiyorsunuz. Kırda yaşıyorsanız ineğinizi sağabilir, yoğurdu yapabilir
ve onu tüketebilirsiniz. Gördüğünüz gibi üretim ve tüketim aynı sahada varolur,
insanlar hem üretimin hem de tüketimin hazzını yaşar. Bu, halk kültürüdür.
Kente göç ettiniz. Bu defa mahallenizde “sütçü, sütçü” sesini
duyuyorsunuz. Elinize tencere alabilir, dışardan sütü satın alabilir ve yoğurdu
kendiniz yapabilirsiniz. Böylece kısmi olarak üretimin hazzını yaşıyorsunuz.
İneğinizi yetiştirmiyor, sütünü sağmıyorsunuz. Sadece sütü satın alıp yoğurdu
yapıp tüketiyorsunuz. Bu popüler kültürdür, ara kültürdür. Tamamen
endüstrileşmemiş kültürdür. Felsefe aşamasındaki daha estetik kültürle halk kültürü
arasında bir yerdedir. Bu çerçevede örneğin, hibrit filme de popüler film
diyebiliriz, gelgelelim günümüzde popülerin anlamı giderek olumsuzlaştığı için
popüler kavramını kullanmıyorum.
Düşünce filmi ya da düşünce sineması, daha karmaşık, insanı ilk etapta
sıkan, zorlayan, imajlara sürekli sorular sorduğumuz bir türdür. İmajlar daha
yavaş gider çünkü düşünmemiz için zamana ihtiyacımız vardır. Bu sinemada en
basit havadan sudan konu dahi öyle bir sinematografi ile sunulur ki felsefi
tartışmaya konu olabilir. Sanat sineması
demememin nedeni, sanata yönelik bakışımla ilgilidir. Sanat bir yaratı
olduğuna, insanın kendisini ifade etmesi için giriştiği estetik bir deneyim
olduğuna göre, örneğin hibrit sinemaya ya da kitsch sinemaya sanatın dışında
bir sinema dememize imkan var mı? Kurgusundan, kompozisyona, renk ve ışık
seçimine kadar her şey bir şekilde her sinema filminde içkindir. Sanat
kavramının anlamını daraltmamak için düşünce sineması demeyi tercih ediyorum.
Düşünce sineması, daha üst bir estetik deneyimdir ve tüketilmesi için
izleyiciden efor sarf etmesini ister. Bu bağlamda izleyici, filmdeki filmik
imajları kavramak için insan, yaşam ve kendisine dair kültürel ve entelektüel
bir uğraşı içinde olmalıdır. Kitap okumak, felsefe ve sosyolojiyle ilgilenmek,
film çözümlemeleri üzerine söyleşilere katılmak, filmden sonra tartışmalar
yapmak v.s. gibi. Kısaca, izleyici gücünü artırmalı, filmdeki imajlara sorular
sorabilecek güce erişmelidir. Zaten düşünce sinemasına zamanla alışan birisi
diğer sinema filmlerini özellikle kitsch nitelikli sinema filmlerini bir tür
çerez ve değişiklik olarak görür. Bu, o tür filmleri tamamen izlememek anlamına
gelmez. Tam tersine o filmler içerisinde ideolojik çözümlemelere uygun son
derece elverişli bir alan vardır.
Hibrit filmler, bu iki film türü arasında yer alır. Hem düşünce
sinemasından hem de kitsch filmlerden öğeler vardır. Örneğin Yılmaz Güney’in
Umut filmi hibrit film kategorisine uyar. Herkes izleyebilir, ancak izleyeni
uçurumun kenarına bırakır. Filmin sonunda dahi katarsis gerçekleşmez. Filmi
izlerken ve filmin sonunda ucu açık yanıtlanmamış sorular bulunur. Filmden
sonra imajlar peşimizi bırakmaz.
Geceleri dahi rüyalarımıza giren, bizi rahatsız eden, kalıcı etki yaratan
sinema düşünce sinemasıdır. Bu nedenle
amaç, düşünce sinemasını tüketebilecek güce erişmeye çabalamak olmalı bence.
SİNEMA-JENERİK: Bir filmin çok gişe
yapması bir ölçü olarak kabul edilebilir mi?
SERDAR ÖZTÜRK: Çok gişe yapan filmler kitsch
filmlerdir. Recep İvedik, Fetih, Açlık Oyunları tarzı filmler. Eğer çok gişe
yapmak kalite için ölçüt olsaydı, günümüzde ne Nuri Bilge Ceylan’dan, ne Zeki
Demirkubuz’dan ne Jim Jarmush’dan söz edebilirdik. Kalite, tam tersine normal
kalıpların ötesinde bizi kendimizle, dünyayla, insan ilişkileriyle söyleyişe
sokacak yaratım faaliyetinde ortaya çıkar. Ben, her tür film izlerim ancak
kalite ölçütüm, filmin içerisindeki entelektüel imajlardır. Siz, düz bir tarzla
da açık küfürle ve en kaba unsurlarla da komedi yaparsınız, ya da Jim
Jarmush’un Dünya’da Bir Gece Filmi’nde olduğu gibi taksi içerisindeki insanları
öyle bir açıdan sunarsınız ki hiçbir şey söylemeseler dahi sizi derin bir ironi
içerisinde güldürür. Veya Bir Zamanlar Anadolu’da muhtar sahnesinde olduğu
gibi, muhtarın köy evindeki gayet gerçekçi konuşması sizi kahkahalara boğar ve
düşündürür.
SİNEMA-JENERİK: Bir filmi izlemeye
karar verdiğinizde nelere dikkat ediyorsunuz?
SERDAR ÖZTÜRK: Filmi izleme kararımda yönetmen
önemli ölçütler arasında. Bildiğim yönetmenler var, onlar beni düşündürmüştür
ve beni afallatmıştır. Bunları mutlaka izlerim. İkincisi festival filmleri.
Festival dolayısıyla getirtilen filmler genellikle gerçekten iyi örnekler
oluyor. Onları izler, yeni yönetmenlerle karşılarım. Üçüncüsü yeni iletişim
teknolojilerinin getirdiği imkanlardan yararlanıyorum. Örneğin bazı dijital tv
platformlarında sadece festival filmlerinin gösterildiği kaliteli filmler var.
Onları takip ediyorum. Bu bağlamda internet önemli. Sinemalara gelen filmlerin
konuları ve o film bağlamında yapılan
tartışmalara göz gezdiriyorum. IMBD puanı önemli değil, tam tersine genellikle
düşük olanlarına gitmeyi tercih ederim. Yine de az çok fikir sahibi olurum. En
önemli ölçütlerimden bir diğerine estetik deneyimine güvendiğim dostların
tavsiyeleri oluyor. Biraz önce belirttiğim gibi, kitsch dahil her tür film
izlerim. Bu konuda katı standartlarım yok.
SİNEMA-JENERİK: Son 10 yılın en iyi
yerli ve yabancı filmleri size göre hangileridir?
SERDAR ÖZTÜRK: Bu çok zor bir soru. Hangi çerçeveden
bakıldığına bağlı. Şayet kalite düzeyinden soruluyorsa, bence Türk sinemasında
Kış Uykusu, Bir Zamanlar Anadolu’da baş yapıt düzeyinde kaliteli filmler. Keza,
Zeki Demirkubuz’un Masumiyet ile Yeraltı’ndan Notlar son derece başarılı
yapımlar. Dünya sinemasında Paul Thomas Anderson’un Kan Çıkacak (hibrit film),
Spike Jones’un “Her” (Aşk), Asgar Ferhadi’nin Ayrılık, Abbas Kiarostami’nin
Kiraz’ın Tadı önemli yapımlar arasında. Jim Jarmush’un Coffee and Cigarettes
insanlar arasındaki ilişkileri gerçekçi ve ironik tarzda göstermesi açısından
son derece ilginç bir film. Daha pek çok örnek var, ancak son günlerde festival
bağlamında izlediğim iki film bu konuda anılmaya değer: Tanrılarla Konuşmalar
ve Toprağın Tuzu. İlkinde insanın trajik yaşamına yanıt vermek için aradığı en
temel sorular, çok farklı yönetmenler tarafından ilginç ve farklı bir
sinematografik anlatımda verilmekte. Aynı zamanda insanı gerçekten
düşündürmekte. İkincisinde ise, ünlü bir fotoğrafçının gözünden yaşayan insanın
gerçek hikayesine kenetlenmekte ve insanlığın birbirine inandıkları hikayeler
neticesinde verdikleri zararlar epik bir dille anlatılmakta. Özellikle filmin
sonunda bizi birbirimize bağlayan asıl bağın ne olduğu sorusu son derece
çarpıcı bir dille sunulmakta. Beğendiğim diğer yönetmenleri soruyorsanız şayet
(son on yılın ötesinde) Wes Anderson, Alfred Hitchcock, Michael Haneke, Federico
Fellini, Vittoria de Sica, Jean Luc Godard, Erich Rohmer, David Lynch aklıma
ilk etapta gelenler.
SİNEMA-JENERİK: Bize zaman ayırdığınız için çok
teşekkür ederiz.
SERDAR ÖZTÜRK: Ben teşekkür ederim.
Not: Sinema-Jenerik bloğu, bir GÖRSAK
Görsel Sanatlar Akademisi yayınıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder